Oyun Terapisi Haftası

Merhaba Oyun Terapistleri, merhaba dünyanın 4 bir yanında bu işi aşkla yapan, çocukların dünyalarına ışık olan dostlar. Bu hafta 4-11 Şubat haftası, ‘International Play Therapy’ haftası olarak tüm dünyada kutlanıyor. Bu nedenle -şans olsa gerek- ilk yazımı bu haftayı anarak, saygı ve sevgilerimi ifade ederek paylaşıyorum.

Tüm dünyada, farklı kültürler ile aynı şeye hizmet etmenin zevkini, gururunu paylaşıyorum. Bu zamana kadar kelimenin tam anlamıyla, şuan bana göre dünyanın diğer ucu olan ülkem Türkiye’de 10 farklı oyun odasında çalışma şansı buldum. Şimdi Avustralya’nın Adelaide şehrinde de 3 ayrı oyun odasında çalışıyorum. Bu farklı odalarda, aynı oyuncaklar olsa bile, her odanın bana hissettirdiği enerjiler farklı oluyor. Her başlangıçta, önce odanın ortasına geçip, merkeze oturup, teşekkürlerimi sunuyorum. Öyle bir iş ki bu, dünyanın neresinde hangi dili konuşursan konuş, yaptığın şey aynı! Hayret ile, sevgiyle, şaşkınlık ve şükranla karşılıyorum.

Oyun Terapisi Haftasını da bu vesileyle, bana bu zamana kadar emek vermiş tüm süpervizörlerim ve eski & yeni danışanlarıma teşekkür ederek saygıyla anıyorum.

Gelelim bu bölümün esas konusuna! Bir süredir takip etmekte olduğum APT forumlarında oldukça fazla konuşulur olan ‘çocukluğunda en çok sevdiğin oyun hangisiydi?’ sorusuna. Ben sanırım en çok sims oynamayı severdim. Okul arkadaşım Cemre bize gelirdi ve doyasıya sims oynardık. (Gerçekte hikaye böyle olmayabilir ama benim zihnimde kalan görüntü bu.) Senin bir oyun terapisti olarak en sevdiğin oyun hangisiydi? Çocukluğundaki oyun temalarını hatırlıyor musun? Çocukluğunda kendine oyun terapisi uygulamış olsaydın, çocukluğun oyun odanda en çok hangi oyuncakla oynardı?

Sorular üzerine bilinçli farkındalıkla geçireceğin birkaç dakika diliyorum.

Sevgim seninle olsun,

Hazan